Dr. Doğacan Başaran’a Özel – Dünya, 7 Ekim’den bu yana Gazze’ye yönelik İsrail saldırılarına karşı durdu. Yaklaşık 35.000 kişinin ölümüne ve bölgede inanılmaz yıkıma neden olan bu vahşi saldırılar nedeniyle İsrail’in karar vericileri, soykırım nedeniyle Uluslararası Adalet Divanı’nda yargılanıyor. Gazze Şeridi’nde hayatta kalmaya çalışan siviller açlık ve susuzluğa mahkum ediliyor. Dünya çapında büyük çaplı protestolar, Gazze’deki katliamlara karşı düzenleniyor.
ABD’de, Columbia Üniversitesi dahil olmak üzere birçok üniversitede öğrenciler ve güvenlik güçleri karşı karşıya geliyor. Fransa’da ise, Sorbonne Üniversitesi dahil olmak üzere birçok üniversitede Gazze için ateşkes talep eden gösteriler yapılıyor. ABD’nin büyük şehirlerinde, Gazze’yi destekleyen kampüs protestolarında gözaltına alınan üniversite öğrencisi ve akademisyen sayısı 2.000’i aşmış durumda. Almanya’dan Kolombiya’ya, Güney Afrika’dan Fas’a, protestocular sokaklara çıkıyor ve “Soykırıma son verin” sloganları atılıyor.
Ancak, Türkiye’nin Filistin’e karşı güçlü desteğine rağmen, anti-İsrail protestoları zayıf kalıyor. Peki neden? Batılı ülkelerde Filistin’e destek gösterilerinin ana dinamiği, Batı devletlerinin İsrail’in katliamlarına karşı gösterdikleri kararlı desteği görenlerin vicdanlarında ortaya çıkan tepkidir. Türkiye ise, çatışmanın başından beri soykırımı durdurmak için etkili diplomasi yürütüyor ve uluslararası toplumun çabalarını koordine etmeye çalışıyor. Son olarak, Türkiye, yardımların Gazze Şeridi’ne ulaşmasına izin verilene kadar İsrail ile ticareti kesme kararı aldı.
Türkiye’de muhalefetin gündeminde ekonomi varken Filistin mücadelesi ön planda değil. Başarılı bir şekilde yerel seçimlerde önemli başarı elde eden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Filistin gibi konuları arka planda bırakarak ekonomik sorunları vurgulayarak siyaset yapmayı tercih ediyor. Türkiye’de çoğunlukla solcu ve muhafazakar gruplar tarihsel olarak Filistin meselesini destekleme eğilimindeydi. Ancak son zamanlarda, bu gruplar eskisi kadar dinamik olmamıştır.
Türkiye’de, göçmen karşıtı duygulara dayalı olarak yükselen sağ popülizm, anti-Arapçılığa dönüşmüştür. Toplumun önemli bir kısmını kapsamamasına rağmen, yükselen popülist yaklaşım, bu grupların Filistin’deki katliamları anti-Arap duygularından dolayı görmezden gelmelerine olanak sağlamaktadır.