NATO's new security perspective and Türkiye's behavioral model | Opinion - Daily Sabah

NATO’nun yeni güvenlik perspektifi ve Türkiye’nin davranış modeli

NATO, bugün karşı karşıya olduğu içsel tartışmalar ve küresel statüsünü yeniden inşa etmeye çalışırken, gelecekteki stratejisini belirlemeye ve pekiştirmeye çalışıyor. Yine de, NATO, Avrupa-Atlantik güvenliğinin temelini oluşturmaya devam ediyor. Özellikle Ukrayna krizinden sonra, Avrupa ülkeleri uzun süredir var olan güvensizliklerini fark etti. Askeri ve savunma sanayi alanlarındaki önemli gecikmelerini kabul ederek, kolektif güvenlik çerçevesinde yeni bir savunma ve caydırıcılık kavramına duyulan artan ihtiyacın farkına vardılar.

NATO üyesi olarak Türkiye, küresel manzaranın değiştiğini ve ittifakın değişen ihtiyaçlarını kabul ediyor. NATO’nun en büyük askeri gücüne sahip olan Türkiye, askeri dönüşüm sürecini yönlendirmek için benzersiz niteliklere sahip bir teknoloji gücü olarak ortaya çıktı. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana Avrupa’nın sürekli refah içinde olmasının aksine, Türkiye’nin terörle mücadelesi beklenmedik bir fırsat yarattı. Türkiye, müttefiklerini kolektif savunma stratejisinin bir parçası olarak ileri taşıyan bir devlet olarak tanınıyor. Ancak, Türkiye’nin NATO’daki müttefikleriyle çatışan çıkarlarının farkında.

NATO’nun güvenlik algısının değişmesi, 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesiyle başlamıştır. Bu olay, 2019’da yeni bir askeri strateji oluşturulmasını sağlamış ve ardından 2022’de Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı, Madrid zirvesinde yeni bir stratejik kavramın geliştirilmesine yol açmıştır. Zirveden sonra, NATO, Rusya ve terörist grupları olmak üzere iki temel tehdit belirlemiştir. Yeni bölgesel planların, komuta-kontrol sistemlerinin ve kuvvet yapılarının uygulanması süreci içinde, NATO mevcut krizlerle ilgilenmenin yanı sıra yeni krizleri caydırmaya odaklanmaktadır. Ancak, zayıflık noktalarının olduğu bir gerçektir ki bu durum NATO’nun en hassas konularından biridir.

Diğer yandan, NATO içindeki merkezi tartışmalardan biri Çin’i konu almaktadır. ABD, Çin’i mevcut dönemde önemli bir tehdit olarak gördüğünden, NATO’nun Hint-Pasifik stratejisi aracılığıyla Çin’i kapsama almayı amaçlamaktadır. ABD’nin güvenlik elitleri, Çin’in navigasyon güvenliğini tehdit eden, Batı dünyasını kapsayacak bir tehlike olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca, gelecek Amerikan seçimleriyle birlikte, Cumhuriyetçilerin potansiyel bir zaferinin NATO’ya olan ilgiyi azaltabileceği öne sürülmektedir. Bu açıdan, NATO’nun Amerikan seçmeni için anlamlı hale gelmesi ve Amerikan seçmeni için NATO’nun önemli bir gündemi olan Çin’in bu konuda önemli olduğu vurgulanmaktadır.

Son derece verimli olarak gördüğümüz Türkiye’ye karşı meydana gelen önemli gelişmeler NATO’da ortaya çıkan ihtiyaç yapısını Türkiye açısından daha da güçlendirecek ve NATO’nun geleceği planlarının şekillenmesinde etkin rol oynayacağını düşünüyoruz. Yahut bir başka ifade ile; Türkiye, NATO için “geleceğin savaş stratejileri geliştirme” konusunda liderlik rolünü üstlenecek potansiyele sahiptir. Ayrıca, Türkiye, çeşitli stratejik aktörlerle müttefiklerin çıkarlarını etkili bir şekilde iletebilir, bu da Orta Doğu, Kafkaslar ve Türk dünyasının gelecekteki diplomatik çabalarında Türkiye’nin NATO’da sunduğu katkıların önemini gözler önüne sermektedir.