Why Europe should back the UNDP's “Türkiye Compact” for refugees - London School of Economics and Political Science

Avrupa’nın UNDP’nin “Türkiye Kompaktı”nı mülteciler için desteklemesi gereken nedenler

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Türkiye’nin ülkede yaşayan mültecilere daha iyi resmi istihdam fırsatları sunması halinde, Türkiye’nin ticaret kolaylıkları almasını öneren bir “Türkiye Anlaşması” önermiştir. Friedrich Püttmann ve Kemal Kirişci, planın hem Türkiye hem de Avrupa için önemli avantajları olacağını savunuyor.

Avrupa ülkeleri, mültecilere yurt dışında ve onlara ev sahipliği yapan topluluklara destek olma konusunda bir çıkarları bulunmaktadır. Bu, iki ana nedenle doğrudur. İlki, dünya çapında mültecilerin korunmasında küresel dayanışma ve sorumluluk paylaşımına bağlı olan küresel mülteci Anlaşması’nı destekleyerek küresel dayanışma ve sorumluluk paylaşımını taahhüt etmişlerdir.
Macaristan hariç, tüm Avrupa ülkeleri, 17 Aralık 2018’de BM Genel Kurulu’nda Kapsamlı Mülteci Anlaşmasını destekledi. Bu, mülteci ve ev sahipliği yapan topluluklara yardım etme konusunda kolektif bir ahlaki görevi doğrulayarak, mültecilerin korunmasında küresel dayanışma ve sorumluluk paylaşımına bağlı olduklarını teyit etti. Cenevre’de düzenlenen Küresel Mülteci Forumu, bu taahhüdün, hükümetlerin, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının çeşitli taahhütleriyle düzenli olarak harekete geçirildiği bir platform olarak hizmet vermektedir.
İkinci neden, Avrupa’ya ulaşmaya çalışan önemli sayıda mülteci bulunmasıdır ve Türkiye’deki mülteciler bu durumun önemli bir örneği oluşturmaktadır. Bu durum, Avrupa ülkeleri içinde ve ülkeler arasında siyasi çatışmalara yol açarak, Avrupa hükümetlerinin, mültecilerin düzensiz göç yoluyla Avrupa’ya ulaşmasını engellemeye çalışmalarına neden olmuştur.
Bu konudaki kişisel görüşlerimize bakılmaksızın, bu gerçekle karşı karşıyayız. Dolayısıyla, Avrupa hükümetleri için, mülteci ev sahipliği yapan ülkelerdeki koşulların mültecilerin kendi kendine yetenliklerini artırmasını ve mültecilerle ev sahipliği yapan topluluklar arasında çatışmaların ortaya çıkmasını önlemesini sağlamak avantajlıdır. Bunun için, ev sahipliği yapan toplulukların çektiği yükü hafifletmek ve ev sahipliği yapan toplulukların çıkarlarını göz önünde bulundurmak hayati önem taşımaktadır.
Suriyeli Mültecilerin Türkiye’deki Durumu
Türkiye, dünyanın en büyük mülteci nüfusunu barındırmaktadır; ülkede kayıtlı 3.6 milyon Suriyeli mülteci bulunmaktadır. Suriyeli mültecilerin kendi kendine yetenliğini teşvik etmek, sadece Avrupa’nın çıkarına değil, aynı zamanda durumu uzun sürecek ve gerçekçi çözümlerin olmaması nedeniyle Türkiye’nin çıkarına da olabilir.
Ciddi bir mülteci dönüşü, geniş ölçekli yerleşim halen mümkün değildir ve bu sebeple, Suriyeli mültecilerin kendi kendine yetenliğinin artırılması, vergi mükellefi olmalarına ve Türkiye’nin sosyal refah sistemine ve ekonomisine katkıda bulunmalarına izin verir. Şu anda, mültecilerin çoğu, Türkiye, AB ve diğerlerinin finanse ettiği insani yardıma bağımlı haldedir. Bu yardım, Türkiye’de kamuoyunda bir tepki kaynağı olmuştur.
Yapıcı ve dengeli göç anlaşmaları, bu tür önlemlerin uygulanmasında etkili bir yol olabilir. Aynı zamanda, Avrupa halklarının, özellikle kıta genelinde yükselen aşırı sağcılık karşısında 1951 Cenevre Sözleşmesi’ni terk etme eğiliminde olmamasını sağlamaya yardımcı olur. Bununla birlikte, Türkiye’deki Suriyeli mülteciler ve ev sahipliği yapan topluluklarına AB-Türkiye Bildirisine göre, AB’nin genelde, bu durum artık sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. Bu durum, mülteci krizi yüksek seviyedeyken tasarlanan tedbirlerin, çoğunlukla mültecilere odaklanan kısa vadeli insani yardıma dayandığıdır.
Şu anda, konunun uzun vadeli bir kalkınma yaklaşımına doğru ilerlemesi, göç uzmanları arasında geniş çapta tartışılmıştır. Bu yaklaşım, durumun uzun süreli doğasını kabullenmeli ve Suriyeli mültecilerle Türk vatandaşlarına karşılıklı fayda sağlamalıdır, birçok kişi tarafından önerilmektedir.
“Türkiye Anlaşması”
Bu nedenle, daha sürdürülebilir ve etkili olmayı vaat eden yeni politika fikirlerine acil ihtiyaç vardır. Bu tür bir fikrin örneği, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) “Türkiye Anlaşması” önerisidir. Anlaşmanın temel teklifi, Türkiye’nin Suriyeli mültecilerin resmi istihdam olanaklarına erişimini kolaylaştırması ve karşılığında da AB, ABD ve Kanada gibi batı ülkelerinin Türkiye’ye ticaret kolaylıkları sağlamasıdır. Bu kolaylık, Türkiye’deki birçok Suriyeli mültecinin şu anda resmi olarak çalıştığı tarım, gıda işleme ve tekstil sektörlerinde faaliyet gösteren Türk şirketlerine pazar erişimini kolaylaştıracaktır.
Bir fizibilite çalışmasına göre, bu yaklaşım 2025 yılında Türk ihracatını tahmini 7.8 milyar dolar artırabilir, yaklaşık 284.000 iş yaratabilir (bunun %20’si Suriyeli mültecilere gidecek) ve Türkiye’nin genel GSYİH’sine 0,82% değer katacak. Üzerine modellenmiş olan AB-Jordan Anlaşması gibi, Türkiye Anlaşması, batı ülkelerinin ticaret liberizasyonunu, Türkiye’de Suriyeli mültecilerin resmi istihdamının artırılmasına bağlı kılmaktadır.
Türkiye’deki Suriyeli mülteciler için birçok mevcut insani önlem, onların istihdam edilebilirliğini artırmayı hedeflemektedir. Ancak, bu çabaların, istihdam olanaklarını iyileştirmek için acil bir şekilde ihtiyaç duyulan türdeki işleri yaratmadığı göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, Türkiye Anlaşması, Türk vatandaşları ile Suriyeli mülteciler arasında sosyal uyumu teşvik edecektir. Türk vatandaşları ile Suriyeli mülteciler arasında olası olarak azaltarak, Türkiye’nin sosyal gerilimleri hafifletebilir.
Suriyeli mültecilerin ekonomik dahilimini ve kendi yeteneklerini teşvik ederek, diğer büyük mülteci nüfuslarına ev sahipliği yapan ülkelerin yaklaşımını takip eden Türkiye Anlaşması, mültecilerin Türk toplumunun daha bağımsız ve üretken üyeleri olmalarını sağlayabilir. Bu da, çevrelerindeki yükselen sosyal gerilimleri hafifletebilir.
Siyasi Geçerlilik
Suriyeli mültecilere ve ev sahipliği yapan topluluklara Avrupa ve ABD desteğini daha etkili ve sürdürülebilir hale getirmeye kesin bir ihtiyaç bulunmaktadır. Bunun nedeni, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin bulunduğu uzun süren durum ve onlara karşı dramatik bir şekilde artan tepkidir. Ayrıca, başarılı olması durumunda, bu tür girişimler, mültecilere ve ev sahipliği yapan topluluklara küresel kuzeyin mültecilere ve ev sahipliği yapan topluluklara dayanışma taahhüdünü dünya çapında yeniden şekillendirmek için bir şablon oluşturabilir. Bu, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne göre, dünya mültecilerinin %75’inden fazlasının ev sahibi ülke olarak bulunduğu Güney ülkelerinden gelen taleplere yanıt vermek için önemlidir.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Türkiye Anlaşmasının ekonomik geçerliliğini değerlendirmiş olsa da, siyasi geçerliliği netlik kazanmamıştır. Şimdi sorulması gereken soru ise, AB üyesi ülkeler, İngiltere ve İsviçre gibi Avrupa ülkelerinin bu anlaşmayı desteklemek için neler yapması gerekmektedir?
Yazarlar şu anda, Londra Ekonomi ve Siyaset Bilimi Okulu’nun Avrupa Enstitüsü’nde Çağdaş Türk Çalışmaları Bölümü Başkanı olan Yaprak Gürsoy ile bir yıl sürecek olan Türkiye Anlaşmasının siyasi geçerliliği üzerine bir araştırma projesi yürütmektedir.
Bu makale, yazarların görüşlerini içermekte olup, EUROPP – Avrupa Siyaset ve Politika’nın veya Londra Ekonomi ve Siyaset Bilimi Okulu’nun resmi konumunu yansıtmamaktadır. Öne çıkan görsel kredisi: Mrtkpn / Shutterstock.com.